Uzun Adam ve Yeni Çeşmenin Çocukları
Yıl 1989 , tarihin bu zaman dilimini yaşayanlar bilir elbet , ama benim fikrimce geçmişini dillendirmek geleceğine yön vermek demekti…
Şeyh Edebali’de öyle dememiş miydi? ” Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez”
Neydik ne olduk, ne haldeydik; yokluk ne, varlık ne, çile ne, sabır ne, şükür, sevinç, hüzün, acı, gurur ne, bilmeyenlere de aktarmak gerek..
Gelin önce tarihin tozlu yapraklarından kısa kesitleri yad edelim sonra’da kendi dilimizce 67 yaşına giren ömrünü bu memleketin kalkınması için harcayan uzun adamın bu fakir ile geçen yeni çeşmedeki hikayesini kendi dilimizce tarihe not düşelim.
İlk cinayet’i Habil ve Kabil diye biliriz elbet..
Peki bu ülkede yaşanan ilk derbi futbol cinayeti.
Ne acıdır ki ezeli rakipler GS-BJK derbisinde meydana gelmiş ,futbolu savaşa, cinayete çeviren bu zat’a ” Allah seni ıslah etsin” dersek yeri idi.
2 dünya savaşı 4 dünya kupası gören ama böyle Bir kaz’ı yaşadığımız şu pandemi günlerinde yasak olmasına rağmen bir Restorantta ilk defa tatmış olan Tanju’nun yıllarıydı o yıllar..
39 golle Avrupa gol kralı olur iken ALTIN AYAKKABI..
İlk kez onun sayesinde bu vatanda var edilmişti. Camialtı tersanesi Haliç ve İstinye tersaneleri, toplam da 3000 işçi , bir anda vizite ye çıkarak bir grev edasında, eylemsel bir güzergahta artık hey dos paydos devlet baba demişti.
Haksızlık olmasın diye Bir sağ’dan astık bir sol”dan diyen bu milletin evlatlarını gençliğinin baharında idama gönderen Kenan evrenin son görev yılı iken yeryüzünde kayısının yüz bulduğu, Battal Gazi’nin var olduğu Malatya topraklarının yetiştirdiği namı diğer tonton dedemiz “Cumhurbaşkanı oldum diye namazımı terk edicem” diyen Turgut Özal’ın göreve geldiği zaman dilimi, kürsülerde meydanlarda haykırarak “Devlet halka hesap sorarak değil, halka hesap vererek yönetilir” diyen adamın dibiydi..
Kaya gibi ses tonu ile bağlamanın teline vuran iki gözüm Ahmedin , “DİYARBAKIRLIYMIŞ” türküsünün ve Minik serçenin belalım şarkısına vurulduğumuz zamanlarda, Mart ayına kapıdan baktığımız, doğalgazın var olmadığı , kazma küreğin sobalarda yandığı İstanbul’un sistanbula döndüğü, Altın boynuzun bok koktuğu, Göktürkün , Kemerburgazın çöp dağlarından varılmadığı, pet şişelerin değil koca koca cam şişe colaların olduğu , hastane kapılarında sabahın 5 inde doktordan randevu almak için saatlerce beklediğimiz milattan önce ,Zaman diliminin 90 lı yıllara dayandığı çok zamansız zamanlar’dan geçtiğimiz günlerdi..
89 yılının seçim arefesinde bir uzun adam bir kamyonetin üstünde, yeni çeşme sokaklarında, ahaliyi selamlamakta, bu fakir 12 yaşlarında , mahallenin çocukları ile bizde kamyonetin peşinde, geçmiş zaman olur ki, bazı şeyler tam manası ile dile gelemez, ama ne vucütca, ne akılca , ne ruhça , yaşanılan heyecan beyin loplarından asla silinmez..
Mahallenin çocukları uzun adamın peşinde, neden niye niçin nasıl olduğunu sorgulamadan koşmuştuk yeni çeşme sokaklarında.. Çünkü inanıyorduk! Ona sevdalıydık, onun gittiği yola, insan gibi yaşamalıydık, bizimde bir top sahamız olmalıydı..
Mahallelinin bahçesine kaçınca topumuz kesilmemeliydi, çöp dağlarında kaybolmamalıydık, yavaştan devam ediyorduk, uzun adamın seyrinde tören kıtası kıvamında ağırdan bir selamlama edasında vatandaşı bağrına basma sevdasında, karşındakinin halini ahvalini algılama güzergahında Beyoğlu’ndan Belediye Başkanlığına aday olan uzun adam maalesef o seçimi de kaybetmişti. Tıpkı 86 yılında milletvekilliği seçimlerini kaybettiği gibi. Ama inanç vardı, bu kutlu davaya adanmış bir ömür ve o ömür heybesinde aşk vardı, hizmet aşkı..
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferin yoluna giriyordu..
Uzun adam, bıkmadan usanmadan o devam etti halkın gözünde Gönlünde , aklında, ruhunda olmaya, nasıl mı ?
Ruberu desek yada face of desek, en iyisi Türkçeleştirsek yüz yüze gardaş yüz yüze..
Asla vazgeçmedi ruberu fikriyatından, bir gün bir kahvede, bir gün Şehit evinde, bir gün mahalle sakininde çat kapı yer sofrasında bir iftar vaktinde Allah ne verdiyse yani demem o ki , onun bu halini görenler gençlerinden tutun ak sakallılarına varana kadar tüm teşkilatın gecesine gündüzüne kattığı, kapı kapı dolaşıp ruberu’yu yaşattığı O zamanın ruberu mücahitleri, şimdilerin mütahitlerinin daha ortaya çıkmadığı “Yan gel yat Osman , oh ne güzel bostan” Devrinin olmadığı zamanlardı…
Hadi bir daha altını çizelim, teşkilatta çalışanların verilen makama gelince onu o makama getirenlere gururla kibirle bakmadığı ezmeye çalışmadığı güzel zamanlardı.. O zamanlar. Uzun adamın davasına inanan ve o inançla çalışan insanların zamanlarıydı.
Yıl 2021 ömür treninin 44.cü vagonunda ikamet eden bu fakir, tıpkı 30 sene önceki gibi halen o kamyonetin arkasından koşan çocuk edasında inandığı hak yolda, Uzun adamın gittiği kutlu dava güzergahında siyasetin uzağında, ama derdini davasını dillendirmenin ve ses vermenin bilincinde, Kendi halince her daim ruberu haliyle bir fikir Mehmetçiği edası ile kibir abidelerine Eyvallah etmeden , koymuş postasını çekmiş restini ve dillendirmiş Esmaül Hüsna’dan geçen şu isimleri
** YA KABID YA BASID ***
“Dara düşürürsün genişlik verdiğinde şükretmeyeni
Genişletirsin dara düştüğünde de şükredeni”
Kıssadan hisse, hisseden kısa
Vatan Şairi Mehmet Akif’in tespiti ile
Yazımıza noktayı koyalım
” SAHİPSİZ OLAN MEMLEKETİN BATMASI HAKTIR SEN SAHİP OLURSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR”
HAKTAN EMRE KUL / CEBİMDE HİKAYELER/ 26 ŞUBAT 2022
İYİKİ DOĞDUN UZUN ADAM