Bulancak’da Adalet
Yağlıdere Ömerli Köyü’nden Emine Hala, Tirebolu- Espiye arası Boynuyoğun köylerinden birine gelin gitti. Evlâdı Mehmed askere gidene kadar mektep yüzü görmedi.
Mehmed askerde “Ali Okulu”nda okuma yazma öğrendi. Teskere alıp köye döndüğünde Tirebolu Adliyesine Gardiyan alınacağından haberdar oldu. Gitti “imtihana girdi” kazandı. Çalışkandı, boş durmadı.
Cezaevi Müdürünün odasında daktilo öğrendi.
Bir gün Cezaevi Savcısı çağırdı.
-“Seni Adliyeye Katip alacağım” dedi.
– Mehmed “Emredersiniz Hakim Bey” dedi.
Tirebolu Adliyesi Hakimi ile Bulancak Adliyesi Hakimi Fakülteden sınıf arkadaşı idiler. Bir haftasonu Giresun “Mehmet Efendi Lokantası’nda” birbirlerine ziyafet çekmek için buluştular.
Sohbet sırasında Bulancak Hâkimi:
–“Benim, elinden iş gelir güvenilir bir katibe ihtiyacım var, sizde varsa tayinini hemen yaptırabilirim.”
Tirebolu Hâkimi:
–“ Böyle biri var ama, ona bunu nasıl söyleriz bilemiyorum, o bizden memnun, biz de ondan.”
Bulancak Hâkimi:
-“ Bizde vukuat çoğaldı; at, inek hırsızlığı, silahlı kavgalar arttı, siyaset adliyeye de bulaştı, cemiyetten doğru bilgi alamaz hale geldik, verdiğimiz kararlardan emin değiliz.”
Tirebolu Hâkimi:
-“O zaman aciliyet, zaruret var demektir, ben kendisi ile konuşur, telefonla bildiririm”.
Mehmed Kara’nın tayini Bulancağa yapıldı.
Salı günleri Bulancak’ta pazar kurulurdu.
Mehmed Efendi her Salıpazarı dolaşırdı. Evin ihtiyacını karşılamak için olduğu kadar, köylülerin adliyeye düşmüş işlerini takip ve hadiseler hakkında doğru malumat almak da bir ihtiyaçtı. Çok kısa sayılacak bir zaman içinde köylülerin itimadını kazandı. Köylü mahkemede söyleyemediğini Mehmed efendiye söyler hale geldi.
Adliyenin katibi köylünün sır katibi oldu.
Ekseriya, köylülerle arasında şu şekilde konuşmalar olurdu:
-“Dayı, pazarda yumurta satarak avukat parası birikmez. Bizim adliyenin önünde daktilosu ile oturan “istidacı” var. Ona git benim selamımı söyle. Bana anlattıklarını ona da anlat. Altını imzala, bırak köyüne git. Haftaya pazara geldiğinde adliyeye bana uğra. Mahkemenin kararı elimde olur…”
Şayanı hayrettir; Kanunlara göre suç sayılan cürüm işlemiş kişiler bile mahkemenin kararından ceza görseler dahi itiraz etmez, hatta gidip Mehmed Efendiye “Allah razı olsun” derlerdi. Vicdanlar henüz kararmamıştı. Bugünkü gibi, adliyeyi birbirine katma, cazgırlık, şirretlik yoktu…
Hele “Hukukun Kepazeliği” hiç yoktu!
Mehmed Efendi futbola, maçlara çok düşkündü. Hafta sonları Samsun’dan Rize’ye kadar deplasmana giderdi. Bacanağı ünlü usta “Ali Usta” gibi Giresun Beşiktaş Spor Kulübüne aza idi. Devir “Emin Aktaş” hocaların “Kepçe Ahmet”lerin devriydi. O zaman futbol bugünkü gibi bir dokuz bir sistemi ile değil, bir-iki-üç-beş sistemi ile oynanırdı. Yani ileride beş forvet vardı: Sağaçık, Sağiç, Santrafor, sol iç ve sol açık.
İstanbul’da da Beşiktaş şampiyonluklar yaşıyordu.
Sloganları ise “Şenol-Birol gol” idi.
Tanrı Mehmet Efendi’ye bir forvet teşkil edecek kadar erkek evlat verdi. Artık Beşiktaş forvet sıkıntısı çekmeyecekti.
O artık Bulancaklıydı.
Sıra Bulancakspor’un kuruluşuna gelmişti.
Onu da başardı.
Birkaç dönem Bulancakspor Başkanlığı yaptı.
İbrahimşeyh köyünde baba tarafına Kartaloğlu derlerdi. Bulancaklılar ise Beşiktaşlı olduğu için Kartaloğlu denildiğini zannederdi. Fakat o doğuştan tam bir Kartaldı…
Hep yükseklerden uçan Kartal’ın kalbi yoruldu.
9 Temmuz 1976’da “kalp sektesinden” vefat etti. Tanrı gani gani rahmet eylesin.
*******
Bu yazıya biraz da 7 yaşındaki “sabi” İkranur’un vahşice katledilmesi vesile oldu. Şayet Kartaloğlu Mehmed Kara sağ olsaydı, önce çok bilmişlerdi dere yatağına sevk ederdi, sonra da katilleri Bulancak meydanında kurulacak idam sehpasına gönderirdi.
Değerlendirilmesi dileğiyle…
İsa Ruhi Göbüt
(9 Temmuz 2020)
Nilüfer – Bursa
Değerli hocam, o söylediğiniz Kartaloğlu Mehmetler artık eskilerde kaldı.